3 Eylül 2012 Pazartesi

Biz 'birlik' olamayız. Biz 'bir' olamayız. Bu sabahki haberlerden sonra aklıma gelen cümle bu! Ben bunu yazayım dedim. Yazayım dedim ama içim içimi yedi. Hani olumsuz cümleler kurmak yoktu? Hani hep 'yaparız, yapabiliriz' ile bitecekti cümleler.. Nerde kaldı olumlu düşünme teknikleri? Nasıl olacak bilemiyorum? Sabah uyandığımda mutlu olmak için tekrarladığım cümleler nereye gitti? Orada birileri sürekli ağlayıp, can derdine düşerken, ben nasıl 'ne kadar güzel bir gün' diyebilirim? Orada bir hiç yüzünden hayatları kararan insanlar varken, ben burda nasıl devam edebilirim günlük gülistanlık hayatıma? Diyorum hep 'hayat devam ediyor, sen kendine bak.' Bakıyorum kendime ama içim huzursuz. O kadar kaptırdık ki kendimizi, bu koşturmacaya, bu modern dünyaya unutuveriyoruz, sadece hayatta kalma hakkını kullanmak isteyen insanlar olduğunu. Biz burda  ufak dertlerin peşindeyken unutuveriyoruz ölüm kalım savaşı veren çocukları. Bir hiç yüzünden birbirine silah doğrultan çocukları unutuyoruz. Biz 'birlik' olamıyoruz çünkü kölesiyiz bu bencilliğin, kölesiyiz bu düzenin. 'Önce kendini düşün oyununu' öğretenlerin kölesiyiz.

31 Ağustos 2012 Cuma

     Bir amca var bizim buralarda, zayıf, güzel giyimli, 80 yaşlarında ve çok sportif. Her gün yürüyüşe çıkar, yalnızdır, yavaş yavaş atar adımlarını. Bir tur atar, hep bizim sokaktan geçer. Hava güzelse 2 kere atar turunu, bir sabah, bir akşam. Çok kibardır, çok zariftir. Sık sık karşılaşırız, ben selam veririm, halini hatrını sorarım. Yolumuu değiştiririm bazen, onu gördüysem uzakta hemen karşısına çıkarım, selamsız geçmek istemem. O da cevap verir bana '' İyiyim.'' der. ''Sen nasılsın kızım?'' der. Çok sever yürümeyi. Öyle sever ki bazı zamanlarda sıkılır bana cevap vermekten ''Sen de hep burda oluyorsun kızım.'' der bana, onu alıkoyuyorum yolundan diye. Arada sırada durur dinlenir bizim evin duvarına tutunur. Dinlenir ki bitmesin yolu, yürüsün ve yürüsün. Bir keresinde karşıdan karşıya geçerken bir kaza atlattı. Hızla gelen arabayı görmedi. Neyse ki bir şey olmadı, araba son anda durmayı başardı. Amcam heyecanlandı, korktu, gittim yanına sakinleştirdim. Bu korku onu eve hapsetmeye yetmedi, devam etti yürümeye, her gün yürümeye...
     İşte böyle benim yakışıklı, kibar amcam...
     Yok kendisi ne zamandır, kaç gündür, kaç haftadır... Neredeyse ay oldu... Yok!
     Aklıma kötü şeyler geliyor, uzaklaştırıyorum. Çocuklarıyla beraber, torunlarıya beraber diye hayal ediyorum. Tatile götürdüler onu kim bilir hangi sahile, kim bilir hangi cennete...

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Bugün Bayram

     ''Bugün bayram, erken kalkın çocuklar.'' Barış Manço'nun sesi kulaklarımda...
Ne adamdı ama... Çok severim. Benim yaşlarımdakilerin (28) çocukluğu geçti onunla. Bizden öncekilerin gençliği. Şimdi düşünüyorum da ne güzel işler yapmış. Ne güzel şeyler bırakmış hatıralarda...
     Gelelim bugüne... Ben de bugüne dair 2 satır yazmak istedim:
     Bugün bayram erken kalkın çocuklar! Erken kalkın da İstanbul sokakları ne kadar sessiz bugün görün. Trafik yok, kalabalık yok. Köprüler bile boş! Hava güzel, kuşlar özgür, boğaz sakin.
     Bugün bayram Bodrum'a gidin çocuklar, Bodrum olmaz Çeşme'de gezin çocuklar :)

Sevgiler.

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Güneş doğacak... Biliyorum bir gün olacak!
Bu topraklara, bizim eve, sizin bahçeye, onların balkonuna güneş doğacak.
Ağaçlar yeşerecek, laleler kızaracak. Ellerimizle toplayacağız meyveleri.
'Biz' olacağız bir gün.
Bu topraklarda sevgiyle büyüteceğiz çocuklarımızı.
Güneş doğacak, bir gün olacak.

24 Temmuz 2012 Salı

Oje

Ojelerimize çiçekler çizelim. Ojelerimize boncuklar konduralım. Rengarenk olsun! Ne önemli bir ayrıntı!!! Pembe olsun yok mor! En iyisi mavi olsun. Deniz mavisi, tertemiz gök mavisi. Değişir mi dünya? Değişir mi kan kırmızısı, kurşun rengi? Yapabilir miyiz? Değiştirebilir miyiz? Çiçek açtırabilir miyiz? Sarı olsun, yok yok turuncu...

20 Temmuz 2012 Cuma

Sıkıştık biz!
Geleneksel kadın olmakla, özgür kadını bulmak arasında sıkıştık kaldık.
Düşünemez olduk arada bir yerde, hareket edemez olduk.
Karar veremez olduk, savrulup durduk.
Ne annemiz gibi olduk ne de o özgür kadın...
Sıkıştık kaldık biz 2 kadın arasında.

13 Temmuz 2012 Cuma

Yapılır mıydı bu vapurdaki amcalara?

     11 Haziran 17:15 Beşiktaş-Kadıköy seferini yapmakta olan vapurdaydım. Yukarı kata çıktım. Mis gibi İstanbul havasında keyif yapacaktım. Ohhh
     Karşımda 2 kadın ve bir çocuk, yanlarında ise 2 amca oturuyordu. Amca diyorum, yaşlarının babamınki ile aşağı yukarı aynı olduğunu düşünüyorum.
     Herkes yerine yerleşmiş, yola çıkmayı beklerken, bir kadın geldi çaprazdaki koltuğa oturdu. Kendisi en fazla 30 yaşlarında, hoş bir kadın, elinde laptop çantası ile günün yorgunluğunu atacak o da vapurda püfür püfür esen rüzgarda... Gel gör ki öyle kolay değil İstanbul'da kadın olup, evine dönerken vapurda keyif yapmak hem de şort giydiysen... Nee şort mu?? Aman allahım bacak mı o gördüklerimiz?? Evet! Bacak! Sende yok, annende yok, kız kardeşinde hiç yok o bacaklardan! Amcaların durumu malum gözler dikildi kadına, fıs fıs konuşmalar, işaretleşmeler... En son da ''cık cık cık'' yorumları... Bakışların değişmesi ve büyük bir aşağılama. Ya olacak iş mi bu senin yaptığın kızım? Amcaların karşısına oturmuşsun, nereye bakacaklarını şaşırdılar. Şaşırdılar çünkü yanlarında oturan pantalon giymiş kadınlara bakmanın bir anlamı yok, sana baksalar bir dert bakmasalar bir dert!! Baksalar yorum yapacaklar, iştahları kabaracak ama ayıplamaları da gerekiyor, bakmasalar olmaz, kendilerini tutmaları mümkün değil. Ayrıca bunun için bir neden de yok. Niye bakmasınlar ki, sen giymişsin şortu, bu senin sorunun! Hem senden görecek kendi kızları, yeğenleri isteyecek özgür kadın olmayı allah korusun! Ne olacak sonra?
     Oldu mu yani yaptığın kızım senin? Pantalon giy bundan sonra ama dar olmasın, kapat üstünü başını  , omuzlar, kollar kapat kızım sen! Kapat ki rahat et eve giderken vapurda. Ya da evde otur sen, kimse görmesin seni, kimse bilmesin güzelliğini...

Sevgiler.

Merhaba

     Bu sıcak yaz gününde, 34 derece altında, güneş kavururken bizi, denizde, kumsalda değil, İstanbul'un tam da orta yerideyim.
     Derdimiz çok... Füze bir yandan, Suriye bir yandan, çalınmış KPSS soruları bir yandan... Bir de bitmeyen, kimsenin çözemediği davalar var ki hiç söz etmiyorum. Daha geçen ay kıyamet koptu kürtaj tartışmalarından.. Malum kişiler, tv kanallarını gez gez bitiremediler.. Hep aynı insanlar aynı konuyu tartışıp duruyor. Onları bilirkişi yapan nedir acaba meraktayım.
    İşte kavga gürültü, koşturmaca ve trafik çilesi üçgeninin içinden, 'merhaba' demek geldi içimden.

Sevgiler.